Mesela birinin size ilkel dürtülerle değil de yatıştırılmış
arzularla yaklaşabilmesine inancınız var mı?
Duyguların yarınlarına; hal değiştirirken ısıdan feragat
etmemeye inancınız var mı?
Peki ya menfaatten arınmış diyaloglara; bir diğerinin
varlığının tehlike arz etmediği randevulara?
Var mı inanciniz şimdinin kutsallığına; araya giren zamanla
dost yaşamanın özgürleştirici yanına?
Bir aşıga? Peki ya esaslı bir dosta?
Bırakmasından korkmadan tutacağınız ellerin varlığına var mı
inancınız?
Çalmadan yaratmaya; eksilmeden büyümeye?
Mutsuzluğunuzun mutluluğa dönüşmediği vicdanlara?
İlk günkü nedenlerle irtibatın kesilmediği beraberliklere; ödünç verilmemiş bedenlere
inancınız var mı?
Verilen sözlerin vakitlice hayata geçirilmesine?
Dile getirilmeden hissedebilmeye?
Kırmadan, incitmeden, eksilmeden anlaşmaya; yaşanmışlıkların
acımasızlığına başvurmayan muhakemeye?
Bildik bir cümleyle başlayan ömürlük bir serüvene?
Tadında yalnızlıklara; kıvamında yakınlıklara inancınız var
mı?
Sıradan başlangıçların zor bitişlerine; ızdırabın
haysiyetlisine?
Bir başkasının sizin için ettiği duaya; ya da hiç tanımadığınız
birinin satırlarıyla hayatınızın değişebilmesine?
Henüz affedilmemişken affedebilmeye; hiç sevilmeyeceğini
bile bile sevebilmeye inancınız var mı?
Sınarken inançlarımızı hayat, belki çok özel, belki de çok
genel, merak ediyorum hala inandıklarınız var mi sizin?
No comments:
Post a Comment