Iliski Oyunlari

Aşktan kaçarak aşkı yakalamak ister herkes ve herkes yakalamaktan korkarak aşkı kovalar.  - Ahmet Altan
  


          Kurallari tutarsiz, bir oyunun icinde buluyoruz kendimizi gundemimiz Ask’a dondugunde. Populer kaynaklar “cok gec olmadan sevdigini soyle” nin yanina “kacan kovalanir”i ekliyor. Yogun duygularin etkisiyle dengesi kacan kimya, dogru yapma istegi bilesimiyle busbutun bozuluyor. Harekete gecmek icin cevaplari celiskili mesajlarda aramaya basliyor yeniden sevip yara almaktan, hayal kurup hüsrana uğramaktan, deneyip yanılmaktan korkan darbe almis benlikler.

            Eylemlere kosul cekiliyor: “mesaja cevap ver ama hemen degil”, “sevdigini soyle ama O soylemeden degil”, “ ‘evet’ de ama ilk sorusta degil”. Ama bir yandan da hasret duyuyor bastirilmis istekler asgari cesaretlere. Ve bazen bir filmin bir repligi, bir siirin bir dortlugu, bir sarkinin bir nakarati sorgulatabiliyor ezbere yasanan iliskileri.

            Biliyoruz artik ki, hatalar, ya cok erken varilmis ya da cok gec kalinmis kararlarla basliyor. Soru isaretleriyse ne zamanin cok erken, ne zamaninsa cok gec oldugu yonunde. Kim yapiyorsa zaman ayarini, aleyhimize mi basiyor kronometreye, yoksa biz kaybetmeye mi oynuyoruz hesap yapmaya basladigimiz takdirde?

            Cevabini bulamadigim guncel zaman sorulari, gecmisime donduruyor beni. Donuyorum ve goruyorum ki en homojen asklarim hep hesapsiz kitapsiz etkilesimlerden olusmus. Ne zaman ki duygularima zulmetmeyi dahil etmemisim yasanabileceklere, ne zaman ki kacmamis, kovalamamis, yalnizca durmusum karsisinda Onun, o zaman kivaminda atmis nabzim. Ne zaman ki kendimi sevmisim once, ozsaygimi baskasina emanet etmeden, o zaman sevilmek istedigim gibi sevilmisim. Ne zaman ki dunle degil, yarinla degil, sade ve sadece bugunle sınırlı kalmis takvimimin yapraklari, iste o zaman zaman benimle birlikte akmis.

            Formulu var mi ki acaba?

Belki sans, belki kader, belki de zamandan beklenti uyumu… Belki de kapamak kulaklarimizi harici seslere ve kacmamak, korkulandan, belirsizlikten, Asktan.

Kimbilir… 







Not: Bu yaziyi yazarken yardimlarini eksik etmeyen twitter dostlarina tesekkurler! Paylasimlara devam!


















4 comments:

  1. Çok harika bir yazı olmuş,teşekkür ederim.Genel bir eleştirim olacak;Türkçe karakterler kullanma konusunda biraz daha hassas olmanız gerektiğini düşünüyorum,teşekkürler.

    ReplyDelete
  2. Tanrılar Okulu'nda dediği gibi "geçmiş dündür, gelecek yarın, oyleyse an'ı yaşa"
    Cok klişe ama insan sadece yasadigini kendisi bilir, biz en yakınımıza arkadaslarımıza yasadigimiz bir olayı anlatırken sectigimiz kelimeler o kadar onemli ki, belki o tek bir kelimenin üzerine agizlarından cıkacak yorumu bekleriz hep. ve genelde sonuc aynıdır; " agırdan sat kendini yaa, n'olucak, acele etme "
    peki ya kacan o ise?
    Nedir bizdeki bu kendini agırdan satma sevdası?

    ReplyDelete
  3. BoZcAn- çok haklısınız daha dikkat etmeliyim. Teşekkürler.

    Anonymous- Teşekkürler.

    Çiğdem- kişisel düşüncem bu sevdanın kalp kırıklığına karşı bir nevi benliği koruma mekanizması olduğu yönünde. Siz ne dersiniz?

    ReplyDelete