Mesele Unutmak Degil Kardes!

            
            Pazartesi aksamlari saat sekiz dedi mi hayat duruyor cogu evde. Sebebi, unutulunamaz bir ihanet ve almak icin senelerce beklenilen bir intikamin hikayesini konu alan Ezel. Dayi’nin anlattigi hikayelerden, Kenan Imirzalioglu’nun gozumuzu gonlumuzu acmasindan, birbirinden basarili oyunculari bir araya toplayan kadrosundan ve de usta yonetmeninin yarattigi gorsel solene tanik olmamizdan daha fazlasi var bu dizide. Ezel, hepimizin intikam fantazilerine sahne oluyor. Eysan her agladiginda, Cengizin her basarisizliginda ve Alinin her yenilgisinde televizyon karsisindakiler tatmin oluyor. Ezel bizi, bir bucuk saatligine bile olsa, hayatin istersek adil kilinabilinecegi, canimizi yakanlarin canlarinin daha beter yanabilecegi bir dunyaya goturuyor. Bu yuzden bu dizi egitim, ekonomik durum, yas, cinsiyet ayirt etmeden herkese hitap ediyor. Bu dizi, bize manevi bir guc ve kontrol veriyor.

          Buyumenin on kosulu sanki ihanete ugramak. Dost kaziklari, sevgili aldatmalari yer etmis kelime dagarcigimiza, gunluk yasamlarimiza. Ayrim yapmadan kader, hepimizi bulmus bir bir. Hepimiz nasibimizi almis, akibetini yasamisiz. Peki ya ihaneti su anda yasayanlarimiz? Iste onlar icin bugunku yazim. Ihanete ugramis ve altindan nasil kalkacagini bilemeyenler icin…

            Sok, hayal kirikligi, kizginlik, ayrintilara takili kalmak, fiziksel aci, guvensizlik duygusu, yalniz kalma, kafa karisikligi, uzuntu ve intikam… Bunlar sadece bir kaci ihanetin bize yasattigi dev duygularin. Kafamizda tekrar tekrar kurdugumuz senaryolara, kendimize bikmadan usanmadan tekrar ettigimiz “neden”le baslayan sorulara, belkide hicbir zaman tatmin olamayacagimizi icten ice bilmenin getirdigi caresizlik ve kizginliga teslim eder sanki ihanet bizi. Bir dakikamiz digerine uymamaya, dun sevdigimiz bugun nefret ettigimize donusmeye, kalmakla gitmek arasindaki o havaleli, guvensiz alanda yerimizde saymaya baslariz. Hele bazen, ki o katlanilmasi en aci olanidir, iyilesebilmemizin tek caresinin o dudaklardan dokulecek iki kelime olduguna inandigimiz insan yanimizda degildir bile artik.  Peki biz nasil yol alir, nasil iyilesebiliriz boyle bir durumda? Zaman midir bunun da ilaci yoksa intikam mi?

            Ofke… Kizginlik… bu zamanlarda en samimi oldugunuz bu duygular negatif duygular degiller aslinda. Boyle dusunerek baslayalim iyilesmeye. Negatif degiller cunku kizginlik, ancak kendini degerli goren insanin verecegi tepki olabilir sinirlari asan birine. Ancak kendinin bu dunyada bir kiymeti olduguna inanan, aslinda ozel oldugunu bilen insan ofkelenebilir kendine yapilan boyle bir saygisizliga. Bu nedenden dolayi, gelin bu duygulardan “negatifler”, “beni yer bitirirler” zihniyetinden oturu kurtulmaya calismayalim. Kurtulmaya calistikca daha cok tutunacaktir ego, kurtulmaya calistikca esas o zaman benlik yoldan cikacaktir. Ezelde kendinizi mi goruyorsunuz? Yataginiza yattiginizda size yapilanin aynisini siz de yapmak, size yapilani ancak boylece iptal edebileceginizi mi dusunuyorsunuz? O zaman size cogu insandan duymayacaginiz bir itiraf, ustune ustluk cogu nasihatdan da daha gercek: daha insancil cok az sey biliyorum bu hayatta. Intikamin duygu skalanizdaki size en hakim olan duygunuz olmasi o kadar normal bir tepkiki yapilan adaletsizlige, belki motive etmemeli ama korkutmamali da asla. Cunku, bu duygulara yok etme savasi vermedikce, bu duygularla hareket etmedikce bu yolun sonu affetme, affedebilme. Iyilesme… 

            Su an belki affetmeme size mukemmel bir guc veriyor olabilir. Isleri kisa sureli daha kolaylastiriyor, sizi sorgulama kulfetinden kurtariyor, hatta belki motive bile ediyor olabilir. Fakat, bir zaman sonra, affedememe yolunuz uzerinde hayatinizda olma luksunun olmadigi kadar buyuk bir engelden baska hic bir sey olmayacak. Intikamsa, gunun sonunda sizi karsinizdaki insandan farkli kilmayacak. Bazen esitlenemeyecek, denge kurulamayacak seyler vardir hayatta. Bunun kabulu, size inanin daha cok zaman ve guc kazandiracak.

            Tekrarliyorum, ilk etapta ofke ve kizginlik beklenilen tepkiler. Beklenilen ama bir sure sonra biraz da altlarinda o kadar zaman ezilmis diger esas duygularinizi ifade etmeniz icin vedalasmaniz gereken ilk goz agriniz. Serbest birakmaniz gereken ilk goz agriniz… tipki size ihanet edeni serbest birakmaniz gerektigi gibi. Yani Ezelce: "Mesele unutmak degil... Mesele serbest birakabilmek". Cunku, serbest birakmazsaniz Onu, O her gun sizinle olmaya, size hergun ihanetini sozel, dussel, bilissel yasatmaya devam edecek. Hayatiniza baskasini soksaniz bile, o yeni sayfaya ve o yeni insana yapmadigi bir seyin sorumlulugu yukleyip, sizi iyilestirmesini ondan bekleyeceksiniz. Ofkeyle, kizginlikla bile olsa hep onu dusunecek, onu konusacak, ihaneti yasam enerjinize donustureceksiniz. Affetmenin en buyuk armagani esasinda kendinize. Affetmenin guzel yani da o insani ve ihaneti serbest birakmak. Serbest birakmak, affetmek... unutmak demek degil aslinda. Unutmanin aksine kabullenmek size yasattigini ve sizi yari yolda biraktigi gibi, bir nevi, onu yari yolda birakabilip yola devam edebilmek…

            Demem suki, birakin ihanet televizyon kanalinda hayat bulan bir fantaziniz olsun. Birakin, hepimizin sorumlulugunu Ezel yuklensin. Birakalim, kendi hayatimizin yonetmenleri kendimiz olsun. Kendimize baska hikayeler yazalim, Ezel bizim hayat hikayemiz olmasin...

Iyi Seyirler!

3 comments:

  1. Hiçbir insan düşünemiyorum, güvendiklerinden ihanet darbesi almayan. İntikam almak gerekli mi??? Bu tartışılır aman bence affetmek de bir nevi intikam. Sana ihanet edenleri ezmek için bir yöntem olarak düşünülebilir.

    ReplyDelete
  2. "büyümenin ön koşulu sanki ihanete uğramak" tekrar tekrar okudum bu cümleyi.. tek bir cümle nasıl da binlerce şey düşündürüyormuş meğer!

    ReplyDelete
  3. biz kendimize başka hikayeler yazalım. bunu sevdim :)

    ReplyDelete