Kaybedecek Hicbir Seyim Yok

            Benim duyduğum en kahramanca zaaflar kaybedecek hiçbir şeyi kalmadığını hisseden insanların dillerinden dökülmüştür hep, vazgeçmenin bir durak öncesinde. Ne aşklara şahit oldum, olasılıklara şans bile tanınmadan tek kişilik yaşanılan. Ne arzular bilirim dile gelene kadar gem vurulmanın en ağrına mahkum kalan. Ve ne büyük sevinçler bilirim saklı tutulmanın ağırlığında acıya dönüşen. Kaybedecek hiçbir şeyi kalmadığını hissedeni iyi tanırım. O hayatın bilinmezliğiyle tanışmaya geç kalanları…
            “Bir cahilden, bir de kaybedecek hiçbir şeyi olmayandan korkacaksın” der büyükler. Ben ise sadece kaybetmemek uğruna kendine saklayandan korkarım, kaybetme korkusuyla ihtimallerin muhakemesini yapamayandan. Korkarım çünkü inanirim ki dizginleyerek yaşanılan hayatın yanlışları doğrularını da götürür.  Korkarım çünkü belirsizdir yarın ve kontrol etmeye çalışmak ettiğini sanana yalnızca yıkım olur. Hiç denenmeden varsayılarak yapılan seçimler, gelecek odaklı korkulardan söylenemeyen sözler, yaşanamayan duygular insanı insan yapacaklara mani olur.
             Bu yüzden sorarım yakınanlara, sır saklayanlara ben: “Hiç denedin mi?” diye. Denedin mi sevdiğini söylemeyi? Denedin mi o yola girmeyi? Denedin mi içinle dışını dengede tutabilmeyi? Ve “Hayır” ise cevap, öğrenmek isterim neyin tüm bunlara engel olduğunu. Mani cesaretsizlik, fazla gurur, başaramama, rezil olma veya reddedilme korkusuysa, asıl o zaman ben korku duyarım Onlar için, geç kalınmış yüzleşmeleri için.
            Çünkü hayatta hiçbir şey kesin değildir. Size hiç kimse seçimlerinizin doğruluğunun, adımlarınızın sağlamlığının garantisini veremez. Hiçbir kimse size yarının geleceğini garanti edemez. Hayat belirsizliklerden ibarettir. Ve bizler hayatı, tam anlamıyla, bu belirsizliklerle barış içinde olabildiğimiz gün yaşamaya başlarız. Çünkü emin olun daima kaybedecek bir şeyleriniz olacaktır, fakat asıl kayıpları o kaybedeceğinize inandığınız şeylerin sizi yaşamdan ne denli alıkoyduğunu farkedemediğiniz zamanlarda verirsiniz.



No comments:

Post a Comment